Çocuklarda İdrar Yanması Nasıl Oluşur ?

“İdrar yaparken yanma, alt üriner sistem enfeksiyonunun bir bulgusudur.

İdrar yaparken yanması olan çocuklar hemen hastaneye başvurmalı, tam idrar tetkiki ve idrar kültürü yapılarak ampirik antibiyotik tedavisine başlanmalıdır.

İdrar yanması olan çocuklarda tuvalet sonrası temizlik en önemli şeydir.

Çocuk idrarı geldiği zaman, sıkışmadan hemen tuvalete gidip son damla çıkana kadar beklemeli ve önden arkaya doğru alt kısmını bol su ile yıkamalı temiz bir peçete ile iyice kurulamalıdır.”

Uzm. Dr. Sercan Aray

Stres Şeker Hastalığına Sebep Olur Mu?

“Yapılan araştırmalara göre stresin şeker hastalığıyla doğrudan bir bağlantısı olmadığı kanıtlamıştır.

Şeker hastalığı, genetik olarak aileden geçen bir hastalık türüdür. Ancak stres, şekerin neden olduğu şikayetleri tetikleyebilir.

Stres ile birlikte kişinin kan şekeri yükseldiğinden insülin direnci mutlaka tespit edilmeli, ileride diyabet olma riski, tedavi diyet ve egzersizle azaltılmalıdır.”

Dr. Ahmet Yıldırım

Kaç Tip Diyabet Vardır?

Tip 1 diyabet, Tip 2 diyabet, gebelik diyabeti ve özel diyabet formları olmak üzere diyabetin 4 farklı tipi mevcuttur.

Tip 1 ve Tip 2 Diyabetin Başlıca Farkları Nelerdir?

Çocuklarda ve gençlik yıllarında ortaya çıkan Tip 1 diyabette, bağışıklık sistemindeki bozukluklar nedeniyle pankreasta insülin yapan hücreler tahrip olur. Vücutta yeterli insülin yapılamadığından bu hastalar, dışarıdan insülin alamaz ise diyabet koması (ketoasidoz) gelişir ve yaşamları tehlikeye girebilir. Bu hastalar zayıftır, hastalık belirtileri kısa süre içinde ortaya çıkar ve gelişir. Bu diyabet tipinin tüm diyabetlilere oranı %5-10’dur.

Halen en sık görülen diyabet formu olan ve orta-ileri yaş grubunda görülen Tip 2 diyabette ise kişilerin pankreasında insülin üretilmesine rağmen insülinin çeşitli periferik dokularda, özellikle adale, yağ, karaciğer ve damarlarda şişmanlık ve hareketsizlik nedeniyle insülinin etkilerine karşı vücutta direnç oluşmuştur ve insülin etkisi yetersiz kalır. Sinsi başlayan ve bu nedenle geç fark edilen bu tip diyabette kalıtımın rolü büyüktür.

Başlangıçta sadece yaşam tarzı düzenlenerek dengeli ve sağlıklı beslenme ile fiziksel aktivitenin artırılması ve kilo fazlası olanların zayıflatılması ile hastalık kontrol altına alınabilir. Genellikle birkaç yıl sonra şeker düşürücü ilaçlara ihtiyaç duyulur. Hastalığın doğal süreci, bazen de tedaviye uyumsuzluk nedeniyle zamanla geçici veya kalıcı sürelerle insülin kullanmak gerekebilir. Ortalama olarak 15 yıllık bir diyabetli yaşam süreci sonunda, diyabetli hastaların üçte biri sürekli insülin kullanma aşamasına gelir.

Tip 2 Diyabet Açısından Kimler Risk Altındadır?

Nasıl Bir Yol İzlenmelidir?

Özellikle kilo fazlası olan 45 yaş üstü bireylerde, açlık kan glukoz ölçümü ile diyabet aranmalı, normal (açlık glukoz düzeyi 100 mg/ dl’nin altında) ise 3 yılda bir tekrar edilmelidir. Fazla kilolu kişiler, aşağıdaki risk gruplarından en az birine mensup ise diyabetin araştırılmasına daha genç yaşlarda (30’lu yaşlarda) başlanmalı ve diyabet aranması, açlık kan glukoz düzeyleri normal bulunsa bile hekim öngördüğünde şeker yükleme testi (OGTT) yapılması gerekmektedir.

• Diyabetlilerin 1. ve 2. derece yakınları (özellikle anne, baba, kardeş veya çocukları)

• Normalden iri (4 kg’nin üzerinde) bebek doğurmuş veya daha önce gebelik diyabeti geçirmiş olan kadınlar

• Yüksek tansiyonlu kişiler

• Kan yağları (kolesterol ve trigliserid düzeyleri) yüksek olan kişiler

• Daha önce gizli diyabet saptanmış kişiler

• Yumurtalık kisti (polikistik over hastalığı) bulunan kadınlar

• İnsülin direnci ile ilgili başka klinik hastalığı olan kişiler

• Kalp damar hastalıkları olan kişiler

• Organ transplantasyonu yapılan hastalar

Down Sendromu Bir Hastalık Değil, Genetik Bir Farklılıktır!

Down Sendromuna sahip çocukların da her çocuk gibi; kendilerine özgü kişilikleri, yetenekleri ve düşünceleri vardır. İnsanoğlunun oluşumundan beri var olduğu düşünülen Down sendromunu yaşamın doğal bir parçası olduğunu kabul etmek yanlış olmasa gerek.

Down sendromu ile karşılaşan ailelerdeki en büyük sorunun bilgi eksikliği olduğunu görmekteyiz.

Dowm sendromunda kaçınılmaz gerçeklerden ilki Down Sendromunun sebebi anne baba değildir ve hamilelik sürecinde ya da öncesinde olan hiçbir şey Dowm sendromuna yol açmaz, ikincisi ise Down sendromlu kişilerin hasta olmadıkları sadece genetik bir farklılığa sahip olduklarıdır.

Normal bir çocuğun hücrelerinde 46 kromozom bulunurken, Dowm sendromuna sahip çocuklarda +1 kromozom farkıyla 47 kromozom bulunmaktadır. Ailelerin bu durumu tıpkı sarı saçlı ya da mavi gözlü doğan diğer genetik farklılıklar gibi düşünmesi gerekir.

Down sendromu ile ilgili yanlış bilinenler radyasyon, tiroit antibodies, alkol ve sigara kullanımı gibi olmasının yanı sıra, Down sendromlu çocukların sadece yaşlı ebeveynler tarafından dünyaya getirilir algısıdır.

Down Sendromlu çocukların çoğu genç annelerden doğmaktadır. Ancak anne yaşının artmasıyla down sendromu olasılığının arttığı gerçeğini de yok saymamak gerekir.

Fiziksel görünümleri diğer çocuklardan biraz farklı olabilir, bazı sağlık sorunları görülebilir. İmmun sistem zayıflığına bağlı sık enfeksiyon, konjenital hipotiroidi, doğuştan kalp deliklerine yatkındırlar. Bu nedenle hekim takibinde olmaları önerilir.

Yenidoğan Sarılık Belirtileri ve Önlemleri Nelerdir?

“Sarılık yenidoğan döneminde en sık görülen problemlerden birisidir ve çoğu vakada selim bir problemdir.

Serumda indirekt billirubin artışı sonucu yeni doğan sarılığı gelişir. İlk 24 saatte oluşan patolojik, 24 saatten sonra oluşan sarılık fizyolojiktir.

Sarılık yüzde başlar ve serum seviyesi arttıkça önce karına sonra da ayaklara ilerler. Sarılık bebeklerde uyku hali yapar ve bebek emmek istemez.

Sarılıkla gelen bir bebekte mutlaka total billirubin ve direkt billirubin seviyesi ölçülmelidir.

Sarılık tedavi edilmezse sinir sistemi üzerine olumsuz etkiler olabilir.

Tedavide öncelikle fototerapi uygulanır.

Sarılıkta başlıca birincil önlem, yeterli ve başarılı bir emzirmenin sağlanmasıdır.”

Uzm. Dr. Sercan Aray

Çocuklarda Obezite Konusunda Nasıl İlerlemeliyiz?

Anne ve babaların çocukları için ‘’çocuğum obez mi yoksa hafif kilolu mu? ‘’ ikilemine düştüğü günlerde Çocuk Endokrinolojisi bölümüne başvuruyoruz.

Obezite; çocukların da yetişkinler gibi dizlerini, damarlarını, kalbini, bağışıklık sistemlerini ve en önemlisi de psikolojilerini olumsuz etkiliyor.

Aşırı kilo artışı olan çocuklarda okulda başarı düşüşleri, fiziksel ve sosyal aktivitelerde azalma, hatta güven kaybı gibi ruhsal sorunlara yol açabiliyor.

Fazla kilolu ve şişman bir çocuğunuz varsa; öncelikle ona sert ikazlarda bulunmak yerine Çocuk Endokrinoloji bölümünden profesyonel destek almak gerekir. Uzman hekim takibinde sorunun ne olduğu belirlenmeli ve çözüm yollarına gidilmelidir.

Çocuklardaki büyüme anormallikleri, aşırı kilo artışları, hormon bozuklukları, aşırı tüylenme, adet düzensizlikleri, erken ya da gecikmiş ergenlik ve obezite konusu ile ilgilenen Çocuk Endokrinoloji bölümünde muayene sonrası sorun tespit edilip, tedavisi için gerekli planlama uzun vadeli olarak yapılmaktadır.

Alerjik Rinit (Saman Nezlesi) Belirtileri Nelerdir?

ahar aylarının gelmesiyle hemen hemen hepimizin başına gelen bir durumdur alerjik rinit.

Halk arasında saman nezlesi olarak da bilinen; gözlerde yanma ve yaşarma, burunda kaşıntı, burnun akması ve sık sık hapşırma belirtileri ile kendini göstermektedir.

Özellikle bahar aylarında meydana gelen bu mevsimsel alerjinin, kendiliğinden geçmesi mümkün değildir. Fakat alerjiye neden olan etkenlerden uzak durmakta şikayetlerin azalmasında etkili bir yöntemdir.

Perineal rinit ise ; Alerjik rinitin yıl boyu sürmesi durumudur. Bu tip hastaların astım gibi hastalıklara yatkınlığı vardır.